Değerli Yazarımız Zehra Ayvaz İle Röportaj

Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

   Merhabalar… Ben Zehra AYVAZ.  Genel anlamda okumayı ve öğrenmeyi, dolu dolu yaşamayı seven biriyim diyebiliriz. Fakat biraz daha ayrıntılı tanıtacak olursam, aslen Trabzonlu olmakla birlikte Bursa/Orhangazi’de yaşamaktayım. 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldum. 2019 yılında ise “AB’nin Asya-Pasifik Politikası; Çin Örneği” isimli tez çalışmam ile Dumlupınar Üniversitesi’nde Yüksek Lisansımı Tamamladım. Aynı yıl Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora eğitimime başladım. Burada doktora eğitimime ve akademik çalışmalarıma devam etmekteyim. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisiyim.

   Bunun dışında 2023 yılının Mayıs ayında yayınlanan “Zeytin Hasadı” isimli bir roman ve aynı yılın Ekim ayında yayınlanan “Çınçın’ın Benekli Yumurtası” isimli bir çocuk kitabı kaleme aldım.

Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?

Kitaplar hayatıma ilkokul öğretmenlerimle girdi diyebiliriz. (Hepsine teşekkür ediyorum) Ders kitaplarının yanı sıra okuduğumuz hikâye kitapları ile okuma serüvenim ve farklı dünyaları keşfetme arzum başladı. Şermin Yaşar Hoca bir eğitimde “okur – yazar ifadesini kullanıyorsak herkes okuyabilir ve herkes bir şeyler yazabilir” tarzında bir ifade kullanmıştı. Bu görüşe katılmakla birlikte iyi bir okurun zihninde her zaman yazar olma hayalinin olduğunu düşünüyorum. Benim yazarlık serüvenim de bu şekilde başladı ve 2022 yılının Haziran ayında kesin kararımı verdim. Süreç içinde hem eserler yazmaya hem de bu yolda bana değer katacak eğitimlere katılmaya başladım.

Yazmak ve okumak dışında vaktinizi nasıl geçirirsiniz?

Yazmak ve okumak dışında pek vaktim kalmıyor açıkçası. Çünkü aynı zamanda akademik çalışmalara devam ediyorum. Yani okumak ve yazmak aslında benim hayatımın bir parçası, yaşam şekli diyebiliriz. Ancak yine de bir sınırlandırmaya gidersem sevdiklerimle vakit geçirmeye önem veririm. Bu şekilde vakit geçiririm de diyebilirim.

Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?

Tabii memnuniyetle… Eserler yazardan bağımsız değildir hiçbir zaman. Yaşadığımız çevre ya da kendimizden bir şey eserlerde hayat bulabilir. Benim de biraz bu şekilde oldu. Köy hayatını ve hayvanları seviyorum. Çok sevdiğim bir tavuğum var. Bir gün onu izlerken hareketlerinin komik olduğunu düşündüm. Bu komik bulduğum hareketlere biraz hayal gücü ekleyince Çınçın ortaya çıktı. Yazarken aklımda farklı bir başlık vardı ancak hikâyeyi tamamladıktan sonra “Çınçın’ın Benekli Yumurtası” ismi doğdu. Başlık hikâyenin bütününden çıktı. Yazma sürecimde öyle belli başlı rutin ve ritüelim yok. Sadece bazen aniden bir şeyler yazma isteği geliyor ve onları bir yere not etme ihtiyacı hissediyorum.

Yaşantınızda ve eserlerinizde ilham aldığınız idolüm dediğiniz kişi ya da kişiler var mı?

İnsana hayatında ilham veren kişilerin olması gerektiğine inanırım. İnsana yol gösterici olurlar. Bu nedenle benim de var. Öncelikle çok kıymetli akademisyenler var idol aldığım. Tayyar Arı ve Beril Dedeoğlu’nu örnek verebilirim mesela bu konuda. Bunun dışında edebiyat dünyasında Cemil Meriç gibi duayenleri de ilham kaynağı olarak görürüm. Çocuk edebiyatında ise çocukların kalbine dokunmuş Mert Arık, Şermin Yaşar, Tuğba Coşkuner gibi hocalarımı alıyorum diyebilirim.

Yayınlanan ilk kitabınızı ilk kim aldı, nasıl bir deneyimdi bu anlatır mısınız?

Yayınlanan ilk kitabım bir romandı ve çevrimiçi (online) satışların bir neticesi olarak sanırım birkaç arkadaşım ve kardeşlerim aynı anda aldı. Hayallerinizin ve çalışmalarınızın gerçeğe dönüşmesi, hayat bulması harika bir duygu. Daha önce farklı bir röportajda da belirmiştim. Okuyanlar hatırlayacaktır. Ancak yinelemek isterim çünkü benim için eşsiz bir duyguydu. Okuduğum kitapları fotoğraflamayı sevdiğim bir köşe vardır. Kendi kitabıma orada fotoğraf çekmiş olmak benim için tarif edilemeyecek kadar güzel bir histi.

Yazmak isteyen ancak nasıl yazmaya başlaması gerektiğini bilmeyenler için tavsiyeleriniz var mı?

Yazı dünyasının içinde olan biri olarak belirteyim ki öncelikle “ne yazacağına” karar vermek önemli. Bunun dışında bu eseri “başkası okur mu? yerine “ben okur muyum” düşüncesi önemli. Kişi kendi okuyacağı kitaplar yazmalı demişti bir hocamız. Kesinlikle düstur edindiğim ve tavsiye ettiğim bir görüş oldu bu. Bunun dışında sıfırdan yazı dünyasının içine girecek olanlara teknik bilgiler için bazı eğitimlere ve atölyelere mutlaka katılmalarını tavsiye ederim. Bu eğitim ve atölyelerin kişiyi bilgilendirmenin yanın da motive ettiğini de düşünüyorum.

Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?

Evet var. Şöyle kısa bir bilgi vereyim. Hikayemiz yine “Neşeligiller Çiftliği’nde geçiyor. Fakat bu kez farklı bir kahramanımızın farklı bir hikayesi olacak. Ben de sabırsızlıkla bekliyorum.

Bilgi Ağacı Yayınları ile çalışırken eserinizin yayımlanma süreci nasıl geçti?

Eser, yayın sürecine girdikten sonra sadece yazarın eseri olmaktan çıkıyor. Artık yayınevi ile ortak bir çalışması haline geliyor. Eserin okuyucuya ulaşma süreci bu noktada çok kritik. Bilgi Ağacı Yayınları’nın bu süreci harika yönettiğini düşünüyorum ve tüm ekibe teşekkür ediyorum.

Değerli Yazarımız Esra Kılavuz Çalışkan İle Röportaj

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sepetim
Kapalı Dilek listesi
Kapalı Son Görüntülenen
Kategoriler